Tarih: 31.01.2025
﷽
.نَّ يم۪ َّالعَّ الْ بِٰ رَّ لِل
ٰه ِ يت۪ امَّ مَّ وَّ اي
يَّ ْحمَّ وَّ يك۪ سُ ُنوَّ يت۪ َلَّ ص
نَّ ٰ ِا لْ ُق
َّقوَّ
سُ رَّ ال
:مَّ َّلٰ سَّ وَّ هِ يْ َّلعَّ ُالِل
ٰه ول
ه َّيلٰ ص
الِل
هِ يْ َّلعَّ ْمتُ يْ نَّ ثْ َّ أ ْنمَّ وَّ ةُ نَّ ٰ جَّ الْ هُ َّل تْ بَّ جَّ وَّ ارً يْ َّخ هِ يْ َّلعَّ ْمتُ يْ نَّ ثْ َّ أ ْنمَّ
.ضِ رْ َّ األ ىفِ الِل
ٰه ءُ دَّاهَّ شُ ْمتُ نْ َّ أ رُ انَّ ٰ ال هُ َّل تْ بَّ جَّ وَّ ار َّش
EBEDİYET YOLCUSUNU UĞURLARKEN
Muhterem Müslümanlar!
Yüce dinimiz İslam’a göre insan, yaşarken
olduğu gibi öldüğünde de değerlidir ve her türlü
hürmete layıktır. Nasıl ki insan, doğduğunda yıkanır,
kundaklara sarılır, kucaklarda taşınır, ezan, kamet ve
dualarla karşılanırsa; öldüğü zaman da yıkanır,
kefenlenir, el üstünde taşınır, salâlar ve dualarla
uğurlanır. Çünkü ölüm, bir yok oluş değildir. Ebedi
hayatın başlangıcıdır. Müslüman için ölüm, Allah’ın
sonsuz lütuf ve ikramlarına ulaşacağı ilk duraktır.
Cennete açılan kapıdır. Sevdikleriyle buluşacağı kutlu
bir vuslattır.
Aziz Müminler!
Vefat eden kardeşlerimize karşı yerine
getirmemiz gereken dinî ve insanî vazifelerimiz
vardır. Bunların başında, mahremiyet sınırlarına
dikkat ederek cenazeyi yıkamak ve kefenlemek
gelmektedir. Bir diğer vazifemiz ise kardeşimizin
cenaze namazını kılmak, sonra da onu huşu içerisinde
ebediyet yolculuğuna uğurlamaktır. Cenaze namazı,
erkekler önde kadınlar arkada olacak şekilde kılınır.
Cenaze başında tartışmak, cenazeyi alkışlarla veya
müzikler eşliğinde uğurlamak, namaz kılınacak alanı
çelenklerle veya resimlerle donatmak dinimizde
yoktur. Bir başka sorumluluğumuz ise ölen
kardeşimizin günahlarının bağışlanmasını Allah’tan
dilemek, ona dua etmek ve hakkında şahitlik
görevimizi yerine getirmektir. Peygamber Efendimiz
(s.a.s), “Siz kimi hayırla anarsanız o cenneti, kimi
de kötülükle anarsanız o da cehennemi hak eder.
Zira sizler, yeryüzünde Allah’ın şahitlerisiniz.”1
buyurarak ölen bir kişi hakkında yapılan şahitliğin
önemine işaret etmektedir.
Kıymetli Müslümanlar!
Vefat edenin yakınlarına taziyede bulunmak,
sabır dilemek, acılarını paylaşmak, Kur’an-ı Kerim
tilavetiyle gönüllerini ferahlatmak İslam kardeşliğinin
bir gereğidir. Bununla birlikte taziyede de dikkat
etmemiz gereken hususlar vardır. İslam’a göre taziye
üç günden fazla sürmemelidir. Yakınını kaybetmenin
üzüntü ve sıkıntısı içinde olan cenaze sahiplerinin
taziye için ağır bir masrafa girmesi, misafirlere yemek
hazırlaması doğru değildir. Taziye günlerinde akraba
ve komşuların, ölenin yakınlarına ve misafirlere
yemek ikramında bulunması sünnettir. Nitekim Allah
Resûlü (s.a.s), amcasının oğlu Hz. Ca’fer’in Mûte
savaşında şehit olduğu haberini alınca, “Ca’fer’in
ailesi için yemek hazırlayın...”2 buyurmuştur.
Değerli Müminler!
Maalesef, ağızların tadını kaçıran ölümü
düşünemez hale geldik. Yüce dinimiz İslam’ın
emrettiği
cenaze
adabından
gün
geçtikçe
uzaklaşıyoruz. Kimi insanlar, apartmanında ve
sokağında cenaze varken oyun ve eğlencesini devam
ettirebiliyor. Kimi insanlar ise televizyonlarda ve
dijital mecralarda vefat edenlerin görüntülerine
reyting uğruna tekrar tekrar yer vererek acılı
insanların hüzünlerini daha da derinleştiriyor. Oysaki
Müslüman, çevresinde olup bitenlere duyarsız
kalamaz. İnsanların ölüm acısını yok sayıp hiçbir şey
olmamış gibi davranamaz. Ölenin yakınlarını
üzüntüye sevk edecek söz ve davranışlarda
bulunamaz.
Aziz Müslümanlar!
Ebedi âleme göç eden kardeşlerimizi İslam’ın
emrettiği şekilde son yolculuklarına uğurlamanın
gayretinde olalım. Ölülerimizi hayırla yâd edelim.
Onlar adına, imkânlar ölçüsünde sadakalar verelim,
hayır hasenatta bulunalım. Adlarını yaşatacak,
kendilerine dua edilecek eserler yapalım. Böylelikle
bizler de ahirete göçen yakınlarımızın amel
defterlerinin kapanmamasına vesile olalım.
Önümüzdeki Perşembe günü, on bir ilimizi
etkileyen depremin ikinci yıldönümü. Bu vesileyle
ahirete irtihal eden bütün kardeşlerimize Yüce
Rabbimden rahmet diliyorum. Cenâb-ı Hak, ülkemizi,
milletimizi ve bütün insanlığı her türlü afetten
muhafaza buyursun.
Hutbemi, hayatın ve ölümün gayesini açıklayan
şu ayet-i kerime ile bitiriyorum: “De ki: Benim
namazım, her türlü ibadetim, hayatım ve ölümüm
âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.”3
Müslim Cenâiz, 60.
Tirmizî, Cenâiz, 21.
3
En’âm, 6/162.
1
2
Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü