Tarih: 25.04.2025
﷽
.ْىرٰ ُْيفَ وْس
ِْلس
هُ يَ عسَ ْنَْ َاوَ ْ.ْىعٰ اْس
مَ ّْلَ ِْاان
لَيْْاَنوَ
سَ نْل
َقوَ
سُ رَ ْال
:مَْ َلسَ وَ ْهِ لَيعَ ُْيْاّلل
ٰ َلِْص
ٰ ول
ْاّلل
جِ َْيْأَنلَ ْقَب،هُ رَ ْأَجرَ يجِ َ واْاْلط
أَع
.هُْ ُقرَ عَ ْف
ALIN TERİ MUKADDESTİR
Muhterem Müslümanlar!
Bir gün Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) ashabıyla
sohbet ederken yanlarından güçlü ve heybetli bir adam
geçti. Adamın bu görüntüsünden etkilenen sahabeden
bazıları, “Ey Allah’ın Resûlü! Keşke bu adam, gücünü
Allah yolunda kullansa!” dediler. Bunun üzerine
Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurdu: “Eğer bu
kişi, ailesinin ve çocuklarının geçimini sağlamak için
çalışıyorsa, Allah yolundadır. Anne ve babasının
ihtiyaçlarını gidermek için çalışıyorsa, Allah
yolundadır. Kendi izzet ve onurunu korumak için
çalışıyorsa yine Allah yolundadır.”1
Aziz Müminler!
Yüce dinimiz İslam, kişinin; Allah’ın emirlerine ve
yasaklarına riayet ederek kendisinin ve ailesinin rızkını
helal ve meşru yollardan temin etmesini, kimseye yük
olmadan çalışmasını bir ibadet olarak görmüştür. El
emeğini ve alın terini mukaddes kabul etmiştir.
Tembelliği, miskinliği, dilenmeyi, zamanı ve hayatı israf
etmeyi ise yasaklamıştır. Cenâb-ı Hak, “İnsan için
ancak çalıştığının karşılığı vardır ve çalıştığını da
görecektir.”2 buyurarak bizlere; dünya ve ahiret
huzurunu elde etmek için çalışmayı öğütlemiştir.
Kıymetli Müslümanlar!
Dinimiz, kazancın helal olması kadar, kazanç
yollarının meşru olmasına da önem vermektedir. Bu
sebeple; çalışmanın, işyeri açmanın, kazanç elde etmenin
kuralları ve âdâbı vardır. Allah’ın haram kıldığı şeylerin
alınıp satılması meşru değildir. Dolayısıyla Müslüman;
akıl ve iradeyi yok eden, kazaların yaşanmasına,
cinayetlerin işlenmesine sebep olan alkolü üretemez,
alamaz, satamaz, kullanamaz ve kullanılmasına katkıda
bulunamaz. Yuvaları dağıtan, toplumsal hayatta
kapanmaz yaralar açan kumarı oynayamaz, oynatamaz
ve oynanmasına imkân sağlayamaz. Malın ve ömrün
bereketini götüren, emeğin ve alın terinin düşmanı olan
faizi alamaz, veremez, ona aracı olamaz. Toplumsal
barışı bozan karaborsacılık, tefecilik ve stokçuluk gibi
haramları işleyemez, bunlardan kazanç elde edemez.
Değerli Müminler!
İslam’a göre işçi olmanın da bir takım
sorumlulukları vardır. İşçi; rızkını temin ettiği işyerini ve
orada bulunan malzemeleri bir emanet olarak bilmeli,
onlara asla zarar vermemelidir. İşyerindeki hiçbir eşyayı
şahsi ihtiyaçları için kullanmamalı, özel bilgileri
başkalarıyla paylaşmamalıdır. İşçi; çalışma saatlerine
riayet etmeli, işini aksatmamalıdır. Beraber çalıştığı
arkadaşlarına karşı saygılı olmalı, onların haklarını kendi
hakkı gibi gözetmeli, onlara zarar verecek davranışlardan
şiddetle kaçınmalıdır.
Aziz Müslümanlar!
İslam, işverene de birçok vazife yüklemiştir.
İşveren; Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in, “Çalışana
ücretini, teri kurumadan verin.”3 uyarısını dikkate
alarak işçiye hakkını tam ve zamanında vermekle
yükümlüdür. Dolayısıyla işveren; ucuz iş gücü adına,
işçiyi; ağır şartlarda, az bir ücretle çalıştıramaz, onu
sosyal haklarından mahrum bırakamaz.
İşveren, aynı zamanda işçinin insanî ihtiyaç ve
haklarını kullanmasını sağlamakla sorumludur. Bu
sebepledir ki, işveren; Cenâb-ı Hakk’ın, “…Namaz,
müminler için vakitleri belirlenmiş farz bir
ibadettir.”4 ayeti apaçık ortadayken, işçinin; beş vakit
namaz ve Cuma namazını vaktinde eda etmesine; oruç
tutmasına; Allah’ın emri, müminin süsü olan tesettürü
kuşanmasına engel olamaz. Ayrıca işveren, işçinin;
dinlenme saatlerini, haftalık veya yıllık izinlerini
kullanmasını da kısıtlayamaz.
İşveren; Yüce Rabbimizin, ْلُوادِ ْتَع ٰٓىْاَنوٰ هَ واْالعُ بِ تَ َْت َْلَ فْ
“…Heva
ve
hevesinize
kapılıp
adaletten
sapmayın…”5 emrine uyarak işçinin, hak ve hukukunu
da korumakla mükelleftir. Bu nedenledir ki, işçiye,
sistematik bir baskı uygulayamaz. Onun; onur ve iffetini,
şeref ve haysiyetini zedeleyecek söz, tutum ve
davranışlarda bulunamaz. Onu, haksız şekilde işten
çıkaramaz, ailesini ve çocuklarını mağdur edemez.
İşveren; işyerinin güvenliğinin sağlanmasından,
işçinin sağlıklı bir iş ortamında çalışmasından da
mesuldür. Hiçbir işçi; canının tehlikeye gireceği, akıl,
beden ve ruh sağlığının bozulacağı bir işte istihdam
edilemez. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in
uyarısı gayet açıktır: “Kim insanlara zarar verirse
Allah da ona zarar verir. Kim insanlara zorluk
çıkarırsa, Allah da ona zorluk çıkarır.”6
Kıymetli Müminler!
Allah katında işçi ya da işveren olmanın bir
üstünlüğü yoktur. Üstünlük, takvadadır; yani Allah’tan
hakkıyla sakınmak, O’nun emirlerini yerine getirmek,
yasaklarından kaçınmaktır. Öyleyse, Rabbimizin rızasını,
adaleti, hakkaniyeti, dürüstlüğü ve gönül kazanmayı tüm
kazançların üstünde görelim. Unutmayalım ki, huzur ve
mutluluk; sadece tüketmek ve biriktirmekte değil,
paylaşmakta ve kanaat göstermektedir.
Hutbemi Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in şu
hadisiyle bitiriyorum: “….Hiç kimse Allah’ın kendisine
takdir ettiği rızkı er ya da geç elde etmeden
ölmeyecektir. Öyleyse Allah’tan hakkıyla sakının ve
rızkınızı güzel yollardan isteyin. Helal olanı alın.
Haramdan kaçının.”7
Taberânî, el-Mu’cemû’l-evsat, VII, 56.
Necm 53/39,40.
3
İbn Mâce, Rühûn, 4.
4
Nisâ, 4/103.
5
Nisâ, 4/135.
6
Ebû Dâvûd, Kadâ’ (Akdiye), 31.
7
İbn Mâce, Ticâret, 2.
1
2
Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü