Teşrik tekbirlerine dair Diyanet İşleri Başkanlığı kaynaklarında, Peygamber Efendimizin (s.a.s.), kurban bayramının arefe günü sabah namazından başlayarak bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar, ikindi namazı da dâhil olmak üzere farzlardan sonra teşrik tekbirleri getirdiği bildiriliyor.
Her yıl Kurban mevsiminde 23 vakit getirilen teşrik tekbirleri her vakitte farzın ardından bir defa; “Allâhu Ekber, Allâhu Ekber, Lâ ilâhe illallâhu vallâhu Ekber. Allâhu Ekber ve lillâhi’l-hamd”
اَللّهُ اَكْبَرُ اَللّهُ اَكْبَرُ لاا اِلهَ اِلاَّ اللّه وَاللّهُ اَكْبَرُ اَللّهُ اَكْبَرُ وَلِلّهِ الْحَمْدُ
şeklinde okunur.
Teşrik tekbirleri ne zaman başlıyor? 2022
Bu bilgilere göre teşrik tekbirlerini, Hanefîlerde tercih edilen görüşe göre arefe günü (8 Temmuz Cuma 2022) sabah namazından bayramın dördüncü günü (12 Temmuz Salı 2022 )ikindi namazına kadar 23 vakit her farzın ardından getirmek, kadın erkek her Müslümana vaciptir.
Teşrîk tekbirlerini almak için abdest şart değildir.
Teşrik günlerinde kazaya kalan namaz aynı günlerde kaza edilirken teşrik tekbirleri de ardından getirilir. Teşrik günleri çıktıktan sonra kaza edilmeleri hâlinde ise tekbir getirilmez. Namaz kaza edilmedikçe tekbirler kaza edilmez.
Şâfiî mezhebine göre ise teşrik tekbirlerini getirmek sünnettir.
Teşrik nedir?
Sözlükte “doğuya doğru gitmek; yüksek sesle tekbir almak, bayram namazını kılmak için musallâya (müşerrak) çıkmak” anlamlarındaki teşrîk, terim olarak zilhiccenin muayyen günlerinde farz namazların ardından özel lafızlarla tekbir getirmeyi ifade eder. Bu tekbirlere “teşrîk tekbirleri” (tekbîrâtü’t-teşrîk), tekbirlerin alındığı günlere “teşrîk günleri” (eyyâmü’t-teşrîk) denilir. Tekbîrü’t-teşrîk lafzını daha çok Hanefîler ile Zeydîler ve bir kısım Mâlikîler, eyyâmü’t-teşrîki fıkıh mezheplerinin tamamı kullanır. Şâfiîler ve Hanbelîler bayram günlerinde bayram namazı ve hutbesi dışında söylenen tekbirlerden çarşı, pazar, cami, ev gibi yerlerde namazlara bağlı olmadan alınanlara “mürsel/mutlak tekbir”, namazların arkasından alınanlara “mukayyed tekbir” adını verirler (Şirbînî, I, 314).
Kurban Bayramı “teşrik günleri” olarak da anılır.
Çünkü güneşin doğmasına teşrik denilir ve bu da bayram namazının vaktidir. Aynı zamanda teşrik, kurban kesmek ve kurban etlerini güneşe sererek kurutmak demektir.
Kurban kesmenin vakti de güneşin doğmasından sonradır. Teşrikin bir anlamı da ışıktır. Tıpkı güneşin etrafı aydınlatması gibi bayram neşesi de müminlerin gönüllerini birbirlerine açar. Bu da Kurban Bayramı'nın teşrik günleri olarak anılmasını anlamlı kılmaktadır. Arefe günü sabah namazından başlayarak bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar her farz namazın ardından teşrik tekbirleri getirmekle bunların Allah'ın bir lütfu olduğunu ilan eder ve bu nimetleri bahşeden Rabbimize şükrümüzü ifade etmiş oluruz.
Zilhiccenin 9-13. günleri arasında yoğun bir şekilde icra edilen hac menâsikinin çeşidi, mekânı, vakti gibi hususlar dikkate alınarak bu ayın 8. günü “terviye”, 9. günü “arefe”, 10. günü “nahr/zebh” günü, 11-13. günleri teşrîk günleri diye adlandırılır. Ayrıca dört gün olan kurban bayramının ilk üç gününde kurban kesilebildiği için bu günlere “eyyâmü’n-nahr” adı da verilir. Bayramın birinci gününden sonraki üç güne teşrîk denmesi yaygın olmakla birlikte arefe ve nahr günlerini ilâve etmek suretiyle bunun sayısını beş güne çıkaranlar da vardır. Hacılar zilhiccenin 11-13. gecelerini Mina’da geçirirler ve bu günlerde tekbirle cemrelere taş atarlar. Bu üç güne ve namazların ardından alınan tekbirlere teşrîk isminin verilmesinin sebepleri hakkında, eskiden bayramın ilk günü kesilen kurbanların etlerinin taşlara serilerek güneşte kurutulması, bayram namazının bayramın ilk günü işrak vaktinde kılınmaya başlanması ve farz namazların arkasından okunan tekbirlerin çoğunun bu günlere denk gelmesi gibi açıklamalar yapılmıştır (Lisânü’l-ʿArab, “şrḳ” md.; Mevhûb b. Ahmed el-Cevâlîkī, s. 185). Buna bağlı olarak arefe ile bayramın birinci günü de teşrîk günlerine dahil olmuştur. Bazı âlimler, kelimenin “tekbiri yüksek sesle söylemek” anlamıyla bağlantı kurup tekbirlere bundan dolayı teşrîk isminin verildiğini söylemişlerdir (Serahsî, II, 44; Kâsânî, I, 198; Şevkânî, III, 357).
Kur’ân-ı Kerîm’de teşrîk kelimesi geçmemekle birlikte bu tekbirlere ve teşrîk günlerine delâlet eden âyetler yer almaktadır (el-Bakara 2/198-203; el-Hac 22/27-37). Fakihlerin çoğunluğuna göre belli günlerde Allah’ın zikredilmesinin istendiği âyetlerde (el-Bakara 2/203) kastedilen günler teşrîk günleri, zikirden maksat teşrîk tekbirleridir. Bu tekbirler, Allah’ın konukları sayılan hacıların Kâbe’den yükselen tekbir ve zikirlerine bütün dünya müslümanlarının katılıp Allah’ın yüceliğini ilân etmelerini anlatır. Söz konusu âyetlerle ilgili çeşitli yorumlar bulunmakla birlikte İbn Abbas’ın, “Allah’ı sayılı günlerde zikredin” âyetindeki (el-Bakara 2/203) “sayılı günler”i eyyâmü’t-teşrîk, “Bilinen günlerde Allah’ın ismini zikretsinler” âyetinde geçen (el-Hac 22/28) “bilinen günler”i de zilhiccenin ilk on günü diye yorumladığı nakledilir. Hz. Peygamber zilhicce ayının ilk on gününde yapılacak ibadetlerin faziletçe üstün olduğunu, teşrîk günlerinin yeme içme ve zikir günleri sayıldığını (Müslim, “Ṣıyâm”, 144-145), dolayısıyla bu günlerde oruç tutulmayacağını belirtmiş, aynı günlerde tekbir, tehlîl ve tahmîdlerin çoğaltılmasını istemiş (Şevkânî, III, 354), kendisi de teşrîk tekbirlerini okumuştur (Dârekutnî, II, 49).
Osmanlı bestekârı Buhârîzâde Mustafa Itrî Efendi’nin teşrîk tekbiri için yaptığı segâh makamındaki beste İslâm âleminde geniş kabul görmüştür.