14.07.2017

90 Bin Camide 15 Temmuz Konulu Hutbe Okundu

15 Temmuz hain darbe girişiminin sene-i devriyesinde Türkiye’nin bütün camilerinde ‘Salâların Şahit Olduğu Direniş: 15 Temmuz’ konulu hutbe irad edildi.

Ankara Beştepe Millet Camiinde, şehitlerimiz için düzenlenen Kur’an-ı Kerim tilaveti, okunan 100 bin hatm-i şerif ve yurdun dört bir yanından vatandaşların şehitlerimiz için okuduğu binlerce hatm-i şerifin duasının yapıldığı programda camiyi dolduran cemaat, ellerini semaya şehitler için kaldırdı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katıldığı, 15 Temmuz şehitleri ve bu vatan için canlarını feda eden bütün şehitlerimiz için düzenlenen programda, Hafız Osman Şahin dua yaptı.

Cuma namazından önce icra edilen programın ardından Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, hutbe irad etti.

Hutbesine, “Ey iman edenler, Allah’ın size olan nimetini unutmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Bir topluluk size kast etmek için el uzatmıştı, Allah onların ellerini sizin üzerinizden aldı. Allah’a karşı çıkmaktan sakının. Takvadan ayrılmayın. Müminler sadece Allah’a güvenir, O’na tevekkül ederler” ayetiyle başlayan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Allah’ın rahmet elinin Çanakkale’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da, Kurtuluş Savaşı’nda bu milletin üzerinde olduğu gibi 15 Temmuz hain darbe girişiminde de Allah’ın yardım elinin bu milletin üzerinde olduğunu ifade etti.

15 Temmuz’un sene-i devriyesinde milletin her ferdine düşen birinci vazifenin, Allah’ın yardımını, rahmetini ve inayetini unutmamak olduğunu kaydeden Başkan Görmez, o gece yeryüzünün tüm mazlum ve mağdurlarının da duasının bu milletin üzerinde olduğunu belirttiği hutbesinde şu ifadelere yer verdi;

“Allah’ın rahmet eli, Çanakkale’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da, Kurtuluş Savaşı’nda bu milletin üzerinde olduğu gibi 15 Temmuz’da da bu milletin üzerinde olmuştur…”

İslam tarihine baktığımız zaman Allah’ın vaadi, Allah’ın rahmet eli, inayeti nice zamanlarda tahakkuk etmiştir. Tarih şahittir ki, Allah’ın rahmet eli Çanakkale’de bu aziz milletin üzerinde olmuştur. Tarih şahittir ki, Yüce Rabbimiz Malazgirt’te rahmetini bu milletten esirgememiştir. Tarih şahittir ki, Kurtuluş Savaşı’nda, Sakarya’da, Dumlupınar’da Yüce Rabbimiz bize yönelen menfur elleri üzerimizden almıştır. Bütün âlemler buna şahittir. Ve bizler millet olarak şahit olduk ki, bir sene önce o en uzun, en karanlık gecede Rabbimiz milletimize yönelen bir ihanet teşebbüsünü ortadan kaldırmada bize yardım etmiştir. Bize lütfunu, yardımını, inayetini esirgememiştir.

“Aziz milletimizin her ferdine düşen birinci vazife, Allah’ın yardımını, rahmetini, inayetini unutmamaktır…”

15 Temmuz’un sene-i devriyesinde millet olarak, aziz milletimizin her ferdine düşen birinci vazife, Allah’ın yardımını, rahmetini, inayetini unutmamaktır. Bizlere düşen seferlerdir. Zaferler Allah’ındır. Bunu asla unutmamamız gerekiyor. Yüce Rabbimizin inayetini, rahmetini hatırlayarak hamdimizi, şükrümüzü, senamızı artırmamız, şükür secdelerine kapanmamız gerekiyor.

“O gece yeryüzündeki bütün mazlumların, mağdurların, mahrumların bizlerle beraber gözyaşı döktüklerini unutmamalıyız…”

İkinci vazifemiz, o gece yeryüzündeki bütün mazlumların, mağdurların, mahrumların bizlerle beraber gözyaşı döktüklerini unutmamalıyız. İslam kardeşliği gereği yeryüzündeki bütün kardeşlerimizin bizimle beraber salâlara durduklarını, bizimle beraber secdeye kapanıp ağladıklarını asla unutmamalıyız. Buna Kerkük’ün minareleri şahittir. Buna Bosna’nın bütün camileri şahittir. Buna Gazze’nin, Somali’nin bütün camileri, mabetleri, minareleri şahittir. Buna, 15 Temmuz’dan sonraki Cuma günü İslam âleminin bütün minberleri şahittir. Bütün minberlerde okunan hutbeler şahittir. O Cuma’da Gazze’de Hz. Ömer Camiinde hatip Filistinlilere şöyle hitap etmiştir, ‘Ey Gazzeliler, Ey Filistinliler bugün bizim hamd günümüzdür. Bugün bizim şükür günümüzdür. Zira eğer geçen hafta Türkiye’nin semalarını kapatan zulmet, karanlık ve ihanet başarılı olsaydı biz bugün Gazze’de Cuma namazını kılamayacaktık’ der. Somali’de Tedamün Camiinde hatip aynı Cuma günü bütün Somalilere şöyle hitap etmiştir, ‘Ey Somalili kardeşlerim, bugün bizim hamd günümüzdür. Bugün bizim Allah’a şükretme günümüzdür. Eğer geçen hafta hainler kardeş ülke Türkiye’de başarılı olsaydı biz bir kez daha yetim kalacaktık. Bir kez daha sahipsiz kalacaktık’ diye gözyaşları döküyordu. Aynı Cuma Sudan’ın Nur Camiinde hatip, Sudanlılara şöyle hitap ediyordu: ‘Ey kardeşlerim, Sudanlılar, Müslüman kardeşlerim; bugün Allah’a hamdimizi artırma günüdür. İslam âleminin ateşler içerisinde yandığı bir dünyada eğer geçen hafta karanlık emellerin emrinde zalimler Türkiye’de başarılı olsaydı, umut bağladığımız, son umudumuz, İslam ümmetinin son büyük kalesi de yok olacaktı.’ İşte bunları hatırlamalıyız,  unutmamalıyız ve o kardeşlerimiz için daha büyük bir birlik, daha büyük kardeşlikleri inşa etmeliyiz.

“15 Temmuz’da aziz milletimizin ortaya koyduğu birlik ruhu ve o büyük maneviyatı unutmamalıyız…”

15 Temmuz’un sene-i devriyesinde asla unutmamamız gereken bir gerçek daha var. O da, devlet büyüklerimizin iradeli çağrılarıyla aziz milletimizin ortaya koyduğu birlik ruhu, o büyük maneviyat. O büyük şehadet arzusu. Biz o gece topyekûn bir milletin şehadet arzusuna şahit olduk. Biz, bizi bir araya getiren, bizim kalplerimizi bir birine bağlayan en büyük gücün imanımız olduğunu asla unutmamalıyız. Biz o gece meydanlarda sütüne şehadet şerbeti karışmış annelerimizi unutamayız. Biz o gece dünyaya yeni gelmiş yavrusunun kulağına ezan okumadan salâ seslerini duyunca tekbirler getirerek şehadet meydanlarına koşan gençlerimizi unutamayız. Ve bizi millet kılan en yüce değerimizin imanımız olduğunu, Allah’a kul, Muhammed Mustafa’ya ümmet oluşumuzu asla unutmamalıyız. İmanın ne büyük bir şeref olduğunu, ne büyük bir izzet olduğunu asla unutmamalıyız.

“Allah’ın dinini kullanarak maslahat rengine bürünmüş mefsedet olarak, fitne ve nifak hareketi olarak üzerimize gelişlerini asla unutmamalıyız…”

Bugün 15 Temmuz’un sene-i devriyesinde unutmamamız gereken bir gerçek daha var. O da, tarih boyunca üzerimize gelen düşmanların bu sefer Allah’ın dinini kullanarak maslahat rengine bürünmüş mefsedet olarak, fitne ve nifak hareketi olarak üzerimize gelişini asla unutmamalıyız. Kirli arzularına dinden kılıf örüp İslam’ın şerefine saldıranlardan saldırılara maruz kaldığımızı asla unutmamalıyız. Ve bunun için dinimizi doğru öğrenmeliyiz. Din gibi yüce bir hakikati asla şahıslar üzerine bina etmemeliyiz.

“Müslümanlar olarak hiç birimiz yüce dinimizi asla şahıslar üzerine bina edemeyiz…”

Allah’a sonsuz hamdüsenalar olsun ki bu topraklar asırlardır Müslüman yurdudur. Bu millet şüheda evladıdır. Bu ezanlar özgürlüğümüzün sembolleridir. Bu Cumalar bağımsızlığımızın simgeleridir, İslam’ın şiarıdır. Bu dinin tek harfi bile değişmemiş kerim bir Kitabı vardır. Bu dinin kıyamet sabahına kadar her sözü, her davranışı insanlığa örnek olan Muhammed Mustafa’sı, Peygamberi vardır. Bizi biz kılan yüce değerlerimiz vardır. 14 asırlık engin bir tecrübemiz vardır. Müslümanlar olarak hiç birimiz bütün bunları bir tarafa bırakarak yüce dinimizi asla şahıslar üzerine bina edemeyiz.

“Allah, Çanakkale Destanını yazmış, İstanbul’u fethetmiş bu aziz millete, gözü dönmüş hainlerin kalplerini parçalayacak yeni bir ruh üflemiştir…”

Verdiğimiz şehitlerin hatırına Allah bize hiç ummadığımız, adını koymadığımız birlik bahşetti, ne kadar şükretsek azdır. Yıllardır aramıza nifak sokmaya çalışanların tuzağı işlemedi. Tuzakları bozanların en hayırlısının tuzağına düştüler; Rabbimize hamdolsun. Yıkacaklarını umdukları anda millet olarak ayağa kalktık elhamdülillah. Düşeceğimizi sandılar, doğrulduk. Öldürmeyi planladılar, biz hiç ölmemek üzere dirildik elhamdülillah. Ebedi diri şehitler çıkardık aramızdan. Hayata döndük. Rabbimiz Çanakkale Destanını yazmış bu millete, İstanbul’u fethetmiş bu aziz millete silahlı şer odaklarını kör edecek, tanklı-uçaklı müstekbirleri tökezletecek, gözü dönmüş hainlerin kalplerini parçalayacak, düşmanları hasede düşürecek yeni bir ruh üflemiştir elhamdülillah. Şimdi bu eşsiz mazhariyetin hakkını verme zamanıdır.

“Şehitlerimizin canlarıyla bahşettikleri bu zaferi kardeşliğimizle, birliğimizle taçlandırma zamanıdır…”

Aziz milletimizin aziz evlatları, şimdi yeniden keşfettiğimiz kardeşliğimize ihtimam gösterme zamanıdır Allah için. Şimdi şehitlerimizin canlarıyla bahşettikleri bu zaferi kardeşliğimizle, birliğimizle taçlandırma zamanıdır Rabbimiz için. Aramıza ayrılık ateşleri düşüren şer odaklarını mağlup etme zamanıdır. Bizi birbirimize karşı kışkırtacak şeytani fısıltıları, bütün fısıltıları susturma zamanıdır. Şehitlerimizin kanlarıyla imzaladığımız, gazilerimizin sancılarıyla perçinlediğimiz bu muazzam kardeşliğe sahip çıkarak varlığımızı cümle mazlumlara, cümle mağdurlara ümit diye adama zamanıdır.

“Allah Resulünün davası artık omuzlarımızdadır, düşürmeyelim…”

Kardeşlerim, gelecek günler birbirimize daha çok vefa göstermenin, birbirimizi farklılıklarımıza rağmen sevebilmenin sınandığı günler olacaktır. Gevşemeyelim, sinsi fitnecilerin vesveselerine asla kulak vermeyelim. Yılmayalım, hasetçi münafıkların tuzaklarına düşmeyelim. Vazgeçmeyelim, ‘banane’ demeyelim, bahanelere sığınmayalım, var olduğumuz her yerde, nefesimizin yetiştiği her anda İslam’ın nezaketini, adaletini, merhametini, imanın şefkatini, adanmışlığın cesaretini hep birlikte ayağa kaldıralım. Allah Resulünün davası artık omuzlarımızdadır, düşürmeyelim. Düşürmeyelim ki biz düşmeyelim, düşürmeyelim ki İslam ümmeti düşmesin.

“Gün, milletçe kenetlenme ve geleceğimizi birlikte inşa etme, şer ve kötülük odaklarına karşı da teyakkuz günüdür…”

Gün, milletçe kenetlenme ve geleceğimizi birlikte inşa etme günüdür. Gün, şer ve kötülük odaklarına karşı teyakkuz günüdür. Gün, dostlara vefa günüdür. Gün, Rabbimize dönüş günüdür. Gün, bizi yoktan var eden Rabbimize şükrümüzü, nefes nefes canlandırma günüdür. Şairimizin ifadesiyle, unutmayalım ki, geceye yenilmeyen her kişiye ödül olarak bir sabah, bir gündüz ve bir güneş vardır.